Dünya
nüfusunun artması ve temiz su kaynaklarının azalması sebebiyle, önümüzdeki 15
yıl içinde kişi başına düşen kullanılabilir su miktarında % 35’lik bir azalma
olacağı tahmin edilmektedir. Bu kıtlık, suyu 21. yüzyılın petrolü haline
dönüştürecektir. Dünya Sağlık Örgütü, sudan kaynaklanan hastalıkların önüne
geçmek için,temiz suyun önemine dikkat çekiyor
Bu bakımdan temiz su temini ve suyun verimli kullanımı konusunda dünyada
ileri araştırmalar yapılıyor. Su, İsrail için de çok önemli.
Bu
alanda büyük atılımlar gerçekleştiren güney komşumuz, bu yıl dördüncüsünü
düzenleyeceği “Uluslar arası Su ve Çevre Teknolojisi Haftası” kapsamında, 30
Ekim-1 Kasım 2007 tarihleri arasında kısa adı WATEC olan “Su Teknolojileri ve
Çevre Kontrolü” konulu bir de fuar gerçekleştirecek. Hem bu fuarla ilgili bilgi
vermek, hem de ülkenin su teknolojilerindeki konumunu göstermek amacıyla İsrail
Sanayi, Ticaret ve Çalışma Bakanlığı, İsrail Çevre Koruma Bakanlığı ve İsrail
Dışişleri Bakanlığının ortaklaşa düzenledikleri bir tanıtım gezisine davet
aldım. Telaviv merkezli 3 günlük bu geziye dünyanın birçok ülkesinden çevre
gazetecileri davetliydi.
Gezi
kapsamında, Weizmann Bilim Enstitüsü, güneş enerjisi santrali, ileri atık su
arıtma tesisi, deniz suyundan tatlı su üretme tesisleri, su sektöründe
kullanılan plastikleri, filtreleri ve bağlantı elemanlarını üreten tesisler, su
ürünleri üretim tesisi, ülkenin ana su tedarik işletmesi, gübrelerden biyogaz
üreten tesis, Ziraat Fakültesi ve katı atık
işleme tesisi gibi birçok işletme ziyaret edildi. Oldukça faydalı ve
bilgilendirici olan bu gezinin su sektörüne yönelik izlenimlerimi sizlerle
paylaşacağım. Bu gezide yakından gördük ki, ((Israil suya büyük değer veriyor.
Temiz su kaynakları kısıtlı olduğundan atık sularbile arıtılarak büyük ölçüde
kullanılıyor. Ülke, arıtılmış suyun kullanım miktarı açısından Kaliforniya’dan
sonra dünyada ikinci. ))
Kurak
bir iklim bölgesinde bulunan ülkede atık suların dörtte üçü arıtıldıktan sonra
tekrar kullanılıyor ve kişi başına suyun geri kazanımı bakımından dünya lideri.
Ikinci olan Ispanya’yla arasında büyük fark var. Orada atık suların geri
kazanım oranı ancak %12.Telaviv’in güneyinde bulunan Shaf dan atık su arıtma
tesisi, konusunda dünyadaki en büyük tesislerden biri.Toplam 2,3 milyon kişinin
yaşadığı Telaviv bölgesinin 13 belediyesinden bu tesise yılda 130 milyon
metreküp atıksu geliyor.
Ülkenin toplam su tüketiminin yaklaşık %
8’iburada arıtılarak, güneydeki Negev çölünü sulamada kullanılıyor. Tatlı su
kaynaklarının kısıtlı olması İsrail’i bir başka konuda yine dünya birinciliği
kürsüsüne çıkarmış durumda. Şu an için deniz suyundan “ters ozmoz”
yöntemiyle içme suyu üreten dünyanın en
büyük tuz giderme tesisi İsrail’de bulunuyor. Aşkelon’daki tesiste günde 330
bin, yılda 110 milyon metreküp içme suyu,tonu (57 x 1,3 kuruş) cent gibi
dünyanın en düşük maliyetiyle üretiliyor.
Yap-işlet-devret yöntemiyle 250 milyon
dolara yapılan ve 2005 yılında faaliyete
geçen bu tesis 22 yıl boyunca deniz suyundan içme suyu üretecek.Bu tesisteki
filtrelerle, suyun bir litresindeki tuz miktarı40.000 miligram’dan 300
miligram’a düşürülüyor.Tesiste uygulanan bir yenilik var ki bununla önemli bir
enerji tasarrufu sağlanıyor ve maliyetler düşürülüyor. Buda, arıtılmış suyun
basıncının ham tuzlu suya aktarılmasıyla gerçekleştirilen enerji geri kazanım
sistemi.
Tesisin kendi enerji ihtiyacını karşılayan
80 MW gücünde bir de doğal gaz çevrim santrali var. Inşaat süresi dahil 25
yıllık kontratın bitiminde bu tesis Israil hükümetine devredilecek.(( Ülkenin
yıllık su ihtiyacı 2 milyar metreküp. Bunun dörtte biri, yani 500 milyon
metreküp su; tuzlu, acı ve atık suların arıtılmasıyla karşılanmakta. ))
Bu arıtma tecrübesinin getirdiği bir de
ihracat potansiyeli var. 2006da tuzlu su arıtma teknolojileriyle ilgili olarak
72 milyon dolarlık dış satım gerçekleştiren Israil, kıt bulunan suyu verimli
kullanmada da zirvede. Düşük basınçlı tarımsal sulama sistemleriyle, % 70-80
arasında bir su randımanına erişmiş durumdalar. Suyu bitkilere ihtiyaç
miktarınca vermeye yarayan ve su israfına engel olan damlama sulama tekniği,
ülkenin tarım arazilerinin % 60’ında uygulanmakta. ABD’de ise bu oran ancak %
6.
Damlama sulamayla bitkilere saatte 1 ile 20 litre arasında su
vermek mümkün. Bu miktar, toprağın yapısına ve bitkinin türüne göre
ayarlanabiliyor. Bu sistem, tuzlu ve acı sularla sulamayı da mümkün kılıyor.
Ayrıca boruları toprağın50 cm altına gömerek de sulama yapılabiliyor. Bu
yöntemin bir avantajı da, fosforlu gübreleri doğrudan bitkinin köklerine
ulaştırması.
İsrail’de uygulanan bir diğer sulama
metodu da “spray” sulama. Bu metotta her ağacın kendine mahsus bir püskürtücüsü
var ve bu şekildeki sulamada % 85’lik bir randımana erişiliyor. Bu yöntemde saatte
30 ile 300 litre
arası su harcanıyor. Bütün bir alanın topluca sulanmasını gerektiren ürünlerde
uygulanan bir diğer yöntem ise “sprinkler” metodu. Bu uygulamada suyun % 70-80
inden yararlanabilirken, açık sulama ile suyun ancak % 40’ından faydalanılıyor ve gerisi israf
oluyor.
İsrail’de tarımsal sulama bilgisayar
desteğiyle yürütülüyor. Sulama periyotları önceden programlanarak su israfı
önleniyor. Normal su ve gübre miktarlarında bir sapma görüldüğünde sistem
otomatik olarak kapanıyor. Toprağa gömülen rutubet sensörleri, toprağın su
ihtiyacı konusunda sürekli bilgi akışı sağlıyor. Bitki gövdesinin ve meyvenin
çapındaki değişiklikleri ölçen bazı özel sensörlerle sulama aralıkları
belirlenebiliyor. Israil’de yıllık tarımsal üretim miktarı artarken, sulamadaki
tasarruf yöntemleri sayesinde su tüketiminde bir azalma sağlanmış.
Ülkede tüketilen su miktarı1994’ten bu
yana hiç değişmemiş.Sulama uygulamalarının kazandırdığı bilgi ve teknoloji
birikimiyle Israilli firmalar, dünyadaki damlama sulama pazarının % 50’sini
kontrol eder hale gelmişler. Bu konuda çalışan firmalar, üretimlerinin %
80’nini ihraç ediyorlar. Bunlar arasında yıllık bütçesi 400 milyon dolara
erişen firmalar var. 2006 yılı verilerine göre, İsrail’in su sanayisiyle ilgili
toplam ihracatı 900 milyon dolara ulaşmış. Bu rakamın % 45’ini sulama ve
tarımsal projeler oluşturuyor. Su vanaları ve ölçme cihazları % 27’lik,
mühendislik ve projelendirme ise % 13’lük bir paya sahip. Ülkenin su sektörünü
ilk başta tarımsal şirketler oluşturmuş.
Ancak bu yapı değişiyor ve gittikçe
çeşitleniyor. Ar-ge çalışmaları, tarımdan diğer su teknolojilerine doğru
gelişim gösteriyor. Deniz suyunun, acı suların ve diğer tuzlu suların
arıtılması, yer altı suyunun temini, kalite anlamında su güvenliği, atık
suların geri kazanımı ve suyun saflaştırılması gibi konularda araştırmalar
yoğunlaştırılmakta. 1950’lerde kurulan ulusal su şirketi Mekorot’un yıllık bütçesi 3 milyar dolar. Şirket
yılda 600 milyon dolar’lık satış
yapıyor. İsrail’in içme suyu ihtiyacının %90’ını, ülkenin toplam su tüketiminin
%70’ini bu şirket karşılamakta.
Ülkenin kuzeyinin yağışlı, güneyinin kurak
ve çöl olması nedeniyle suyun güneye taşınması büyük önem taşıyor. Bu kurak
bölgeye1960’lardan bu yana 13 milyar metreküpten fazla su taşınmış. Bu da ülkeye
su boruları, pompa istasyonları ve suölçme teknolojileri konusunda büyük bir
ihtisas kazandırmış ve know-how satma imkanı doğurmuş.
Küresel ısınmanın ve iklim
değişikliklerinin bir yansıması olarak bazı bölgelerimizde görülen yağış azlığı
ve barajlarımızdaki su seviyelerinin düşmesi, ülkemizde suyun değerini yeniden
düşünmemize vesile oldu. Artık su zengini olmadığımızı idrak etmiş durumdayız.
Şu anda Israil kadar suya muhtaç ve onun önemini kavramış bir ülke değiliz
belki, ama su konusunda pek yakında tehlike çanları bizim için de çalıyor
olacak. Suyu tasarruflu kullanmada güney komşumuzdan alacağımız çok dersler
var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder